Vizeler vs. Derin Düşünceler
Ertelemenin bin bir çeşidi var. Benim en çok tuzağına düştüğüm "Zamanı Yönetme" seminerlerinde "Önemli - Acil değil" kategorisinde bulunanları "Önemli - Acil" olan şeylerin yerine yapmam. Ne demiş Hoca; "Önemli olan bilmek değil, bildiğini uygulayabilmek."
Mesela bugün, yakında başlayacak olan vizelerime çalışmam gerekirken işte fazladan efor sarf ettim ve uzun süredir okumalıyım dediğim bir kitabıma devam ettim. Çünkü kitap okuyabileceğim zamanlarda dizi izledim :) Bu arada belirteyim hayatıma yön veren kitapları böyle zamanlarda seçmek gibi bir huyum var.
Sonrasında, okuduklarımı paylaşmak, beni etkileyen şeyleri unutmamak adına içimde karşı konulamaz bir istek çıktı. Zamanlama mükemmel olduğu için hiç karşı koymadım ve bloğumu açtım.
Krishnamurti, Yeni Bir Yaşam kitabında diyor ki:
"Küçük bir çocuğun annesinin ellerini tutması gibi, bir şeye tutunmak istiyoruz. Başkalarından yardım ve kılavuzluk beklemeye alışkınız"
Burada "başkaları" derken kastettiği, aile, dost, eş gibi sevdiği ve saydığı bir kişi ya da bir dinin, ideolojinin kurucusu veya günümüzdeki temsilcileri olabilir.
"Derimin dışında yer alan harici güvencelerim olduğu gibi içsel güvencelerim de vardır. Herhangi bir güvence biçimine ne kadar çok sarılırsak hayatta bizi o kadar çok dürter."
İlişkilerde kişi diğerine böylesine sarılırsa, kendi olamıyor ve karşıdakini boğuyor. Bu fikirle Akaşa yayın evinin Az Seçilen Yol kitabında karşılaşmıştım. Öncelikle bir kişiye hayran oluyoruz ama ilişki başlayınca, tek başına birey olması bizi korkuttuğundan o hayran olduğumuz yerleri törpülemeye başlıyoruz. Geriye bir şey kalmayınca ya da bu çabadan yorulunca ilişki bitiyor.
"Bizler aynı zamanda fikirlerde de güvence ve rahatlık arayışı içindeyiz değil mi? Bütün dünya fikirler ve onlar arasındaki çatışma üzerine inşa edilmiştir. Şayet bu meseleye dalarsanız salt bir fikre bağlanmanın hiçbir anlam ifade etmediğini görürsünüz."
Türkçeye İlahi Komedi olarak çevrilen Religulous (2008) belgeselinde de yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir cümle geçiyordu. "Hiç dini inançlarınızın toplumun geneliyle aynı olduğunu fark ettiniz mi?"
"Bizi gözetip kollayan bir Tanrı'nın var olduğuna ya da öldükten sonra şimdikinden daha sonra daha zengin ve soylu doğacağımıza inanmayı seviyoruz. Bu olabilir de olmayabilir de."
Bu yaklaşım birçok kişiyi kızdıracaktır. Çünkü hayatımızı bu içsel netlikler üzerine kuruyoruz ve yaşıyoruz. Bu seçimlerden dolayı fedakarlıklar yapıp acılar çekiyoruz. Biri kalkıp seçimlerimizi sorgular veya daha da çarpıcı olanı yapıp bize sorgulatırsa, bu genelde hoşumuza gitmez.
"Dışsal güvencenizi yitirebilirsiniz, o zaman içsel güvenceyi tesis etmeye daha fazla hevesli olur, onu kaybetmek istemezsiniz."
Bu fikri kız arkadaşıma söylediğimde "bunun neresi yanlış ki" dedi. Ben de yanlış ya da doğru demiyorum ama bu gerçek insanın içinde oluşan inanç, ahlak, değerler kavramını sorgulamasına sebep oluyor. Bu kavramların nasıl oluştuğunu incelediğimde, korkularımın ve isteklerimin çevremden aldığım fikirlerle yoğrulmuş olduğunu ve o an tam tersi fikri duymadığım için onu tek doğru olarak kabul ettiğimi gördüm.
Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Bir sonrakine kralsın be oğlum" sözüne insanın inanmasının sebebi şu an içinden çıkılamaz bir hayat yaşaması.
Mesela bugün, yakında başlayacak olan vizelerime çalışmam gerekirken işte fazladan efor sarf ettim ve uzun süredir okumalıyım dediğim bir kitabıma devam ettim. Çünkü kitap okuyabileceğim zamanlarda dizi izledim :) Bu arada belirteyim hayatıma yön veren kitapları böyle zamanlarda seçmek gibi bir huyum var.
Sonrasında, okuduklarımı paylaşmak, beni etkileyen şeyleri unutmamak adına içimde karşı konulamaz bir istek çıktı. Zamanlama mükemmel olduğu için hiç karşı koymadım ve bloğumu açtım.
"Küçük bir çocuğun annesinin ellerini tutması gibi, bir şeye tutunmak istiyoruz. Başkalarından yardım ve kılavuzluk beklemeye alışkınız"
Burada "başkaları" derken kastettiği, aile, dost, eş gibi sevdiği ve saydığı bir kişi ya da bir dinin, ideolojinin kurucusu veya günümüzdeki temsilcileri olabilir.
"Derimin dışında yer alan harici güvencelerim olduğu gibi içsel güvencelerim de vardır. Herhangi bir güvence biçimine ne kadar çok sarılırsak hayatta bizi o kadar çok dürter."
İlişkilerde kişi diğerine böylesine sarılırsa, kendi olamıyor ve karşıdakini boğuyor. Bu fikirle Akaşa yayın evinin Az Seçilen Yol kitabında karşılaşmıştım. Öncelikle bir kişiye hayran oluyoruz ama ilişki başlayınca, tek başına birey olması bizi korkuttuğundan o hayran olduğumuz yerleri törpülemeye başlıyoruz. Geriye bir şey kalmayınca ya da bu çabadan yorulunca ilişki bitiyor.
"Bizler aynı zamanda fikirlerde de güvence ve rahatlık arayışı içindeyiz değil mi? Bütün dünya fikirler ve onlar arasındaki çatışma üzerine inşa edilmiştir. Şayet bu meseleye dalarsanız salt bir fikre bağlanmanın hiçbir anlam ifade etmediğini görürsünüz."
Türkçeye İlahi Komedi olarak çevrilen Religulous (2008) belgeselinde de yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir cümle geçiyordu. "Hiç dini inançlarınızın toplumun geneliyle aynı olduğunu fark ettiniz mi?"
"Bizi gözetip kollayan bir Tanrı'nın var olduğuna ya da öldükten sonra şimdikinden daha sonra daha zengin ve soylu doğacağımıza inanmayı seviyoruz. Bu olabilir de olmayabilir de."
Bu yaklaşım birçok kişiyi kızdıracaktır. Çünkü hayatımızı bu içsel netlikler üzerine kuruyoruz ve yaşıyoruz. Bu seçimlerden dolayı fedakarlıklar yapıp acılar çekiyoruz. Biri kalkıp seçimlerimizi sorgular veya daha da çarpıcı olanı yapıp bize sorgulatırsa, bu genelde hoşumuza gitmez.
"Dışsal güvencenizi yitirebilirsiniz, o zaman içsel güvenceyi tesis etmeye daha fazla hevesli olur, onu kaybetmek istemezsiniz."
Bu fikri kız arkadaşıma söylediğimde "bunun neresi yanlış ki" dedi. Ben de yanlış ya da doğru demiyorum ama bu gerçek insanın içinde oluşan inanç, ahlak, değerler kavramını sorgulamasına sebep oluyor. Bu kavramların nasıl oluştuğunu incelediğimde, korkularımın ve isteklerimin çevremden aldığım fikirlerle yoğrulmuş olduğunu ve o an tam tersi fikri duymadığım için onu tek doğru olarak kabul ettiğimi gördüm.
Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Bir sonrakine kralsın be oğlum" sözüne insanın inanmasının sebebi şu an içinden çıkılamaz bir hayat yaşaması.
Yorumlar
Yorum Gönder
Peki ya sence?