Motosiklet ve Survival
Kısaca şöyle ki; motoru kullanırken birincil amacım hayatta kalmak.
Söylemesi çok kolay olmasına rağmen, hiç bir şekilde öfkelenmeme, gösteriş yapmama, gaza gelmeme, dikkati sürekli yolda tutma gibi hala her motora bindiğimde tam olarak gerçekleştiremediğim psikolojik konularda hakimiyet gerektiriyor.
Beni en çok zorlayanı ise öfkelenmemek. Trafikte, özellikle haklı olduğumuzu düşündüğümüzde bir ergen gibi sürekli etrafımıza kızıyoruz. Bu da dikkatimizin dağılmasına ve buna bağlı olarak yoldaki farkındalığımızın azalmasına sebep oluyor. Ayrıca gereksiz gaz açma, takip etme, öne kırma, laf atma hatta kavga etme gibi bize bir şey kazandırmayan davranışlar sergileyebiliyoruz.
Bahsettiğim şey öfkelenip sabır çekmek değil, öfkelenmemek. Bu nasıl olur. Hayat tecrübemize ve ya diğer insanların hayat tecrübesine bakarsak şunu çok net görürüz ki insanoğlundan her şey beklenir. Bizi en çok kızdıran şey ise bizim yapmadığımız (çoğunlukla), "kötü" davranış ve halleri başkasından gördüğümüzde şaşırmamız ve akabinde sinirlenmemiz. Bu "haklı" öfke, eğer biz en başından farkındalık geliştirmiş isek, olaylar bizi şaşırtmayacağı için ortaya çıkmayacaktır. Olanlara, küçük bir çocuğun yapacağı yaramazlıkları önceden anlamamız gibi belki sadece gülümseyip geçeceğiz.
Toltek bilgeliğinde bahsettiği gibi "Yaşadığınız her duygusal tepki size aittir, başka birilerine değil. Dolayısıyla size kendinizle ilgili bir şey öğretmek üzere oradadır."
İnsanlarla ve hayatla olan ilişkilerimizde de böyle olduğunu düşünüyorum. Beklenmedik bir durum olduğunda yıkılıyoruz. Ama insanın doğasında, öfkeli olmak, bencilce davranma, aldatma, kıskanma vb. kavramlar var, görüyoruz. Kendi içimizde de. Hayatta Buda'nın bahsettiği üç acı (hastalık, yaşlılık ve ölüm) başta olmak üzere başımıza gelmesini tercih etmeyeceğimiz bir çok şey var biliyoruz. Peki neden bizim başımıza geldiğinde bu kadar şaşırıyoruz? Suyun tuzlu olmasının sebebi tuzun miktarı kadar suyun miktarına da bağlı değil mi? Biz geniş, dingin, duru bir göl gibi olursak bir kaşık tuz tadımızı bozamaz.
Motor konusuna geri dönecek olursak, ileri sürüş eğitimlerinde de olduğu gibi çevreden verileri alıp olası senaryoları düşünmek ve buna göre sürüş tarzımızı uyarlamak gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar bizi sıkıştırıyor, gereksiz hızlarla yanımızdan geçiyor kısacası biz yokmuşuz gibi davranabiliyor. Hemen insanları bu davranışından dolayı cezalandırmak (küfretmek, inip kafasını gözünü kırmak, aynasını kırmak vs) istiyoruz. Duygusal hakimiyetimizi kaybettiğimizde tehlike geçirme olasılığımızın arttığını sizler de tecrübe etmişsinizdir. Bir şey yapılacaksa küçük bir çocuk gibi sinirlenmeden yapmak daha iyi olabilir.
Marcus Aurelius'un dediği gibi "İnsanları ya eğiteceksin ya da katlanacaksın"
Tabi bu bir tercihtir. Burada bahsettiklerim motorda hayatta kalmayı öncelik olarak alanlar için kendi tavsiyelerimdir. Önceliği bu olmayanlar için oldukça gereksiz bir yazıdır :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Peki ya sence?